Şenol Güneş Brand Week İstanbul 2022 kapsamında katıldığı panelde Milli takım süreci ayrılışı ve Beşiktaş’a tekrar kavuşması üzerine duygularını, düşüncelerini ve yaşananları anlattı..

Özellikle 2021 Eylül’de A Milli Takım ve ayrılış süreci ile ilgili;

"Güzel bir ambiyans yakalamıştık. 'Bizim Çocuklar' denmeye başlandı. Pandemi döneminde olmayacak dedikodularla benim ve oyuncuların üzerinden spekülasyonlar yapıldı. Bu, saha sonuçlarıyla güçlü hale dönünce artık 'Bizim Çocuklar' denmemeye başlandı. Bunun arkasından da değişimler oldu. Turnuvada iyi gitmediğimiz dönemde değişikliği saygıyla karşılarım. Dünya Kupası Elemeleri'nin yarısındaydık. Başkan (Nihat Özdemir) önce 'Devam et' dedi. Bir gün sonra ayrılmamın doğru olduğu söylendi. Başkan'a 'Takdir sizin' dedik ve ayrıldık. Öyle bir hava gelişti. Bırakıp gitmedim."

“Uluslar Ligi’ne başladığımızda seyirci yoktu pandemiden dolayı. Sonra Avrupa Şampiyonası başladı ve açıldı. Pandemi bütün dünyayı çok etkiledi ve etkileri sürüyor. Birçok işletme kapandı. Avrupa Şampiyonası’na katılmayı hak ettikten sonra, haziranda başlayan ve eylülde biten finaller, ardından da Dünya Kupası Elemeleri’nde ülkenin ne kadar etkilendiğini gördük."

Açıklamaları yankı uyandırdı.

Milli takımın o zamanki sürecindeki eksiklikler, yanlışlar hemen anında çıkıp anlatılması kolay işler değil ama açıklanması gerekli işler. Evet! Milli takım olarak çok ama çok başarısız bir süreç yaşadık İtalya, Galler, İsviçre ile bulunduğumuz grupta sadece bir gol atarak grup sonuncusu olduk. Milli takım kadrosuna baktığımızda ise uzun zaman sonra bu kadar üst düzey oyunculardan oluşan bir kadro ile dönemin teknik ekibi, TFF yetkilileri ve sorumluluk yükmünün altında imzası olan herkesin bu ülke futbolseverine bir açıklama borcu vardır.

Milli takımın düşüş süreci nedenleri, etkenleri ve sonuçlarıyla bir rapor haline getirilerek açıklanmalıdır yoksa halının altına süpürülen tozlar gibi birikip, birikip altından kalkılmayacak bir hâl alır.

Türk futbolundaki gelişme güdüklüğünün en büyük ispatı ise tıpkı o zamanın TFF başkanı sayın Nihat Özdemir’in Şenol Güneş’e yönelik önce “devam et” bir gün sonrasında ise “ayrılman olur” gibi bu örneğe ekleyebileceğimiz en son örnek ki (bu sefer baş kahraman Şenol Güneş’tir) sayın Ahmet Nur Çebi’nin Valerien İsmael’e destek anlamındaki “arkasındayız” sözlerinin üzerinden 4 gün geçtikten sonra teknik direktörlük koltuğunu teslim etmesidir.

Türkiye’de futbol ne dün, ne bugün ne de yarın hiçbir zaman bir Avrupa mantığındaki gibi işlemeyecektir çünkü futbolu yöneten zihniyetlerin “kısır döngüleri” ortadadır.

Bugün koltuğu devraldığı Valerien İsmael ile ilgili olarakta;

"Şimdi Beşiktaş’ta aynı şey oldu. Hoca gitti. Çok katkıları vardır mutlaka. Ben bazı şeyleri söyleyince ‘Eski hocayı suçluyor’ diyorlar. Hayır, ben sadece durum tespiti yapıyorum. Hocanın mutlaka katkıları vardır, eksikleri de vardır. Bu durum bizim için de geçerli. Geçmiş başarılar mutluluk ve gurur verir ama geride kaldı. Yeni başarılar almak, bu duyguları taraftara yaşatmak gerekir. Buna layık bir taraftar var. Onların sevgisini hayatım boyunca unutmam. Güzel işler yaptık geçmişte. Asıl önemli olan samimi bir sevgi oluşmasıydı.” Dedi

Türkiye’de Şenol Güneş, Fatih Terim, Mustafa Denizli, Valerien İsmael ve diğer tüm teknik direktörler başarısızlık gidişatının faturası kesilen adresleridir çünkü bu yapılan hep işin kolaycılığı ve şüphe duygusunu diri tutan eylemin bildik sistemidir.

Futbolun yönetimlerine seçilenler, seçilme yöntemleri, yönetme şekilleri ve anlayışları hiçbir zaman tartışılmaz onlarla ilgili şüpheler dile getirilmez çünkü onlar sadece futbolu yöneten değil aynı zamanda iş dünyası içinde var olan isimlerdir ve bu insanlara karşı eleştiri hakkı hep yazan kalemlerin vicdan zindanında hapse mahkûmdur ve özgürlük o duygu için imkânsız bir gerçektir. Yapılan veya yapılacak olan bir eleştirinin sonunda bambaşka şeyler yaşanacağını bildikleri için hep yuvarlak kelimelerin seçildiği cümleler kurularak yazılar yazılır, ekranda eleştiriler yapılır ve kaybeden teknik direktörler ile futbol olur.

Bu yapılanlar İslam Çupi’nin bir yazı başlığı “FUTBOLUN ÖLÜMÜ” gibidir…

Futbolsever, sahadaki oyuncu, yazar ve tribündeki eleştiri hakkı olan taraftara kadar herkesin konuşması, tartışması gereken konu bir kulüp başkanının, teknik direktörün memleketi, memleketinin simgesi olmuş renkleri değil futbolu ileriye götürmeye yeterlilik oranı olup olmadığı “futbol aklıdır”.

Yoksa o şüphe duygusu ki;

Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi’nin eseri

Hayâlin Derinlikleri Amâk-ı hayâl de bir cümlede “Şüphe ejderhası, her doğru fikrin düşmanı”  ifade ettiği gibi tüm doğru fikirlerin düşmanı olarak yaşamaya devam eder ve o fikirleri öldürür.

Kaynak: Fotospor