Divan kurulu toplantısı öncesinde yazımın başlığı “Suskunluk geleceği etkiler“ idi. Ancak Divan Kurulu toplantısının açılışı ile birlikte gördük ki suskun yanardağ Divan Kurulu Başkanı Tevfik Yamantürk’ün konuşması ile birlikte lav püskürterek ortalığı yaktı yıktı. Üyelerin konuşmalarında da eleştiri sınırlarının ötesinde ciddi ithamlar da toplantının havasının sertleşmesine neden oldu.

1974 yılından beri tüm kongrelere bir iki istisna dışında katılmışlığım vardır. Önceki günkü kadar, özellikle Divan Kurulu Başkanı’nın yönetime ve başkanına karşı söylemleri kadar hakaret içermeyen ancak; ağır, küçük düşürücü, yetersizlik teşhisi, mali durumun kötülüğü ve düzeltilmesi konusunda güvensizlik nedenlerinin dile getirildiği kelimeler yenilir yutulur cinsten değildi. Milyonların izleyip dinlediği bu söylemler muhatapları tarafından koltuk sevdası uğruna geçiştirilecek mi yoksa yakışan yapılıp sine-i taraftarlığa dönülecek mi? Anında verilen cevapta bu sözler karşısında kim olursa olsun vereceği cevap “KINIYORUM“ oluyor ise bu sıraladığım seçeneklerden olan “geçiştirileceği” kanısındayım. Bunun sonuç değerlendirmesini camia mensupları yapmalıdır.

Kısaca belirtirsek Yamantürk, yönetim - divan kurulu iletişimsizliğinden şikayetçi olurken son derece haklıydı. Divan Kurulu Başkanı olarak telefonlarına cevap alamaması, kendisi ile ikinci başkanını muhatap etme tercihi yanlış olmuştur. Değer vermediği makam, nezdinde onur kurulu anlamı taşıyan Divan Kurulu’nun değerli üyelerine karşı yapılmış bir saygısızlıktır. Zira Divan Kurulu yasa hükmü gereği olması gereken bir birim olmasa da mevcut oluşumu kendisine kurumsal istişare görevi yüklemektedir. Geçtiğimiz yıllarda önce iki, sonra üçer aylık dönemlerde yapılan Divan Kurulu toplantıları şimdilerde yılda sadece 3 defa yapılmakta, o da insanlar gelmesin diye olacak mekan olarak masraftan kaçınılarak stat içerisinde boş bulunan mahallerde şık olmayan bir dekor altında yapılmaktadır. Diğer büyük kulüplerde bu toplantılar birinde yılda her ay olmak üzere 12, diğerinde ikişer ay ara ile 6 defa, çok medeni ve yakışan ortamlarda yapılmaktadır. İstifa eden adama 750.000 euro ( 14 milyon TL)  ödeme yapmakta sakınca görmeyen yönetim, en yenisi 25 yıllık kulüp mensubu olan üyelerine 100 – 150.000 TL’yi çok görmüştür. Destekledikleri tüm kurulların çok düşük oy alarak göreve gelememelerinin hırsını bu şekilde mi çıkartarak kendilerini tatmin etmektedirler?

Başkan konuşması esnasında kurullarla ilişki konusunda ikinci başkanını görevlendirdiğini söylemiştir. İlgili yasalar ve kulüp tüzüğümüz, Yönetim Kurulu Başkanı’nın, genel sekreterin, sayman üyenin görev tanımlamalarını yapmıştır. Başkan ve ikinci başkan üyelere Tüzük’ü okumalarını tavsiye etmişlerdir ama bu işi önce kendileri yapmalıdırlar. İkinci başkana   “durumdan vazife“ icat edilmiştir. İkinci başkanın görev tanımının bulunduğu adresi açıklamaları halinde bilgi noksanlığımızı giderir yanlışımız var ise özürden kaçınmayız.

Son senelerde Genel Kurul ve Divan kurulu toplantılarında özel olarak mevzilendiklerini tespit ettiğimiz bazılarının “misafir” kisvesi altında salona sokulan kişilerin yönetim ve özellikle Kulüp başkanını eleştiren üyelere karşı fiziki ve sözlü müdahaleleri giderek ivme kazanmakta ve ilerisi için endişe yaratmaktadır. Mayıs ayında İdari ve Mali kongrede konuşmacılara karşı üyeler dışında fiili müdahalede bulunan kulüp çalışanlarına ne gibi bir işlem yapıldığının bilinmesi camianın hakkıdır. Bu mütecavizler hakkında yaptırım uygulanmaması “pusu kültürü” nün yaratıldığını iddia edenleri haklı çıkartacaktır.  

Bütün bu yaşanmışlıklar karşısında hayatı Beşiktaş sevgisi ile dolu şahsım ve aynı düşünceyi taşıyan camia mensuplarının istek ve arzusu, kaygıları ve kulübün bekası açısından bu sözleri hazmeden kişilerin camiayı temsil etmemeleri ve yakışanı yerine getirmeleridir.

Atıf Keçeci / Duhuliye