İlk yarı skora rağmen plan/uygulama açısından kabul edilebilir nitelikteydi. En azından ilk 20 dakika savunma önünde Hakan Çalhanoğlu’nun örgütlediği hücumlarda, Enes Ünal’ın ön alan baskısıyla gol olabilecek pozisyonlar yaratıldı. Ancak sorun, girilen pozisyonların 'tek boyutlu', yani şuta dayalı olmasındaydı. Oysa Hırvatistan attığı ilk golde ceza alanımız içinde 5 oyuncusuyla pozisyon almıştı!

Üçlü, dörtlü, beşli!

Çalhanoğlu’nun sakatlanıp çıkmasının ardından oyun kurulumunda gözle görülür bir gerileme olduysa da ikinci devrenin başındaki iştahlı baskıyla biraz silkindi Milliler. Ancak arkası gelmedi. Hırvatistan, bir arada daha çok oynamış olmanın yanı sıra bir ekolden geliyor olmanın rahatlığıyla kullanıp durdu topu da alanları da. Savunmada üçlü de göründüler duruma göre dörtlü, beşli, altılı da!

Rakip hiç uyumadı

Milli Takım ise daha çok ülkede dillerden düşürülmeyen 'beceri/yetenek paradigması'na sıkışmış görüntüdeydi. Sanki, bir oyuncu bir şeyler yapacaktı da talih dönecekti! Ancak böylesi durumlar biraz da 'rakibin uyuduğu anlar'a muhtaç olduğundan ve Hırvatistan takımı uyumadığından 'uğurlu şehir' diye anılan Bursa’nın da uğuru bozulmuş oldu! Milli Takım geleceğe dair en azından bana ilham veriyorsa da ülkedeki imha edici hasmane dilin bu ilhamın umuda dönüşmesine izin vermeyeceğini de biliyorum.

Cem DİZDAR / Fanatik