Beşiktaş, geçen sezon kendi tarihinde bir ilki yaşayarak üç teknik direktör değişikliği gerçekleştirdi.

Sergen Yalçın, Önder Karaveli ve Valerien İsmael…

Her teknik direktör değişikliğinde ortaya yepyeni hedefler koyuldu, camia ve taraftara umut dağıtıldı.

Sergen Yalçın ve Önder Karaveli ardından ise yaşananlar aslında anlatımlara, çizilen hayallere bakıldığında en azından Beşiktaş ile futbolun bir ivme kazanmasına neden olabilecek adımlardı hatta bu adımlara bağlı olarak teknik direktörlük koltuğunu Valerien İsmael’e bırakan sayın Önder Karaveli “Futbol Gelişim Direktörlüğü” görevine getirilmesi, futbolun özkaynak bölümünde yer alan geleceğin yıldızlarının her anlamda yetiştirilmesi ise yaşananların adeta “çileği” idi…

Peki ne oldu?

Önce Önder Karaveli Adana yolunu tuttu, ardında Beşiktaş futbolunun sadece bugünü için değil en az 4-5 senelik bir süreç içinde gelişimi sağlayacağına inanılan, methiyeler dizilen (hem medya hem de futbolsever hatta işi futbolla ilgili olmayanlar tarafından bile), onun oynatacağı sistem doğrultusunda kadro yapılanması gerçekleştirilen, yeni başlayan sezonla birlikte ilk 5 hafta içinde sahadaki 45 dakikalık futboluyla damakta lezzet bıraktığı söylenilen, bu tadı 70 dakika yaşatırsa “aman sabahlar olmasın!” denilen Valerien İsmael bir anda gözden düştü hatta sadece gözden düşmedi kronikleşmiş “arkasındayız!” sözünden 4 gün sonra görevi filmi en başına sardığımızda karşımıza ismi çıkan Şenol Güneş’e teslim edildi.

Ümraniye maçında yaptığı dokunuşlarla zaten bu takımı izlediği ve eksiklerini gördüğü belli olan Şenol Güneş övgü ve çiçekleri hak ederek Galatasaray maçına hazırlanmaya başladı. Galatasaray maçı ardından ise sanki birden takke düşmüş, kel görünmüş gibi Beşiktaş kadrosu en başta Şenol Güneş tarafından eleştirilmeye ve oyuncu performanslarından doğan memnuniyetsizlik dillendirilmeye, anlı şanlı futbol medyasının ve futbolseverlerin sosyal medya hesaplarını “transfer” haberleri doldurmaya başladı.

Şenol Güneş bu takımın yeniden teknik direktörü olurken neler yaşayabileceğini tahmin etmiyor muydu? Ya da yönetim kurulu başka bir takım gösterip imza sonrası bu kadroyu mu gösterdi?

Tabiki hayır!

Herkes her şeyin bilincinde görevi devraldı ve devretti.

Birbirinden oyun sistemi, anlayışı bakımından farklılıklar gösteren teknik direktörlerin devraldıkları takımlarını daha iyiye götürebilmesi için ara transfer veya sezon sonu itibariyle transfer talebinde bulunmaları doğaldır ve bu doğallıkta bu haberler çıktından sonra ise özellikle büyük kulüplerin kapısının menajerler tarafından aşındırılması, etrafa yayılan transfer isteği doğrultusunda mevkiisine göre oyuncu listesi verilmesi, şartların sunulmasıda doğaldır.

Burada doğal olmayan tek şey sayın başkan Ahmet Nur Çebi’nin yani Valerien İsmael’in göreve getirilmesi öncesinde Ceyhun Kazancı’nın göreve getirilmesinin ve ardından teknik direktör tercihleriyle yeni bir yapılanmanın onayını veren, Beşiktaş kulübünün en yüksek temsil makamının “Beşiktaş menajerler tarafından abluka altında” serzenişinde bulunmasıdır.

Sayın başkan kusura bakmayında menajerler Beşiktaş kulübünün değilde bizim evin kapısını mı aşındırmalıydı?

Tüm yaşananların arkasında yetkisi, oluru olan Beşiktaş başkanı olarak siz varsınız.

Evet! Belki kötü niyetli değilsiniz, her şeyi iyi olacak diye düşündünüz veya size etrafınızdakiler olayları böyle empoze etti ama bugün yeni transfer dönemiyle birlikte oluşacak olan fatura, geçen zaman süreci ve oluşacak her olumsuz sonuç doğal olarak size kesilecektir.

Bu büyük bir risk!

Üç teknik direktörlüğü ve yaşanan transferler ardından sonra görülüyor ki, etrafınızda Beşiktaş futbolunun gelişimini sağlayacak ve başarılara imza atacak işlerin, sistemli bir şekilde işlemesini sağlayacak bir yönetim kadrosu eksikliği var. Her yanlış giden işin sonuçta muhatabı siz olacaksınız ve daha nereye kadar dayanacaksınız?