“Bu adam bu işi biliyor”.

İşte genelde bu cümleyle başlar yabancı teknik direktörlerin Türkiye’deki kariyeri. Gelen isim hep en disiplinli, en yenilikçi ve tüm sorunların çözümüne sahip bir isimdir. Haberler yapılır “antrenmanda kolej havası” ya da “X hoca takımın pestilini çıkarttı” diye başlıklar atılır. Amaç hem taraftarda heyecan yaratmak hem de yönetimin tercihlerini tasdik etmektir bu haberlerde. Gelen teknik direktör yeni sevgili gibidir, aslında tasvip etmeyeceğimiz şeyleri yapsa bile bize şirin gelir. Farklıdır o.

Sonrasında iki yol vardır. Biri başarı ve devamında övgülerin giderek artması. Bir diğeri geciken başarı ve kıyasların başlaması. Bu adamın metotları iyi, bizim futbolcular da biraz disiplin görsün diye başlayan yorumlar yerini “kovun bunu, bizim kulübün efsanesi Y hoca var, bu da kimmiş” kıvamına döner. Ligde iki yeni yabancı teknik direktör görev yapıyor. İsmael her ne kadar geçen sezonun ikinci bölümünde gelse de, istediği kadroyu kurma şansını bu yaz bulduğu için onu da Jesus gibi yeni direktör olarak sayıyorum.

Üstte belirttiğim iki farklı yolu bu sezon net bir şekilde görüyoruz. Bir tarafta Valerien İsmael ve eleştiriler, diğer tarafta Jorge Jesus ve övgüler. İsmael ülkeye ilk geldiğinde disiplin konusundaki mahareti, oynattığı oyunun temposu hep haber yapılırdı. İsmael hoca, şımarık ve koşmak istemeyen oyuncuları diriltecek kahramandı. Sonrasında zaman geçti, önce bu takım 3’lü oynamaz haberleri başladı, devamında ise İsmael’in yetersizliği konusundaki yorumlar çoğaldı. Sezona iyi başlamış ancak sonrasında iki kilit oyuncusundan şu ana kadar neredeyse hiç faydalanamamış, kadrosu rakiplerine göre daha az zengin olan teknik adam bir anda istenmeyen isim haline geldi.

Valerien İsmael geldiğinde Mösyö Futbol için Youtube’a çektiğim videoda aslında bunları biraz öngörmüş, bu hocayı da mı yiyeceksiniz başlığı nedeniyle de Beşiktaşlı dostlardan tepki görmüştüm. Tepkiler pek umurumda değil. Çünkü Türk futbol kültürüne hakim olan herhangi biri benimle aynı öngörüyü kolaylıkla yapabilirdi. Türkiye’de, istisnalar hariç, oyuncular çok koşmayı, disiplini, yüksek dozajdaki antrenmanı sevmez. Rotasyon onlar için kabul edilemez ve hepsi normal koşullarda ilk 11’in değişmez bir parçasıdır. Bunu nedendendir ki, İsmael’in bu denli yoğun eleştirilmesinde oyuncuların tavrı ve bazılarının ebeveynlerinin sağa sola attıkları mesajların payı büyüktür.

Mevcut durumda, atılan gol, yapılan asist, başarılı dripling ve atak aksiyonlarında ligin Comparisonator'a göre en iyi ikinci takımı olan Beşiktaş’ın teknik direktörünün istifasını istemek akıl tutulmasıdır. Savunma anlamında kalesinde en az gol beklentisi veren ve en fazla başarılı defansif aksiyonu yapan ikinci takıma başarısız demek de ayıptır. Valerien İsmael eleştirilebilir, çok ciddi hataları da vardır. Özellikle oyuna müdahale konusundaki tercihleri tartışmaya açıktır. Ancak sezon başından beri Ghezzal ve Josef’ten tam randımanlı verim alamayan bir teknik direktörü istifaya davet etmek de gariptir.

Bu, içimize artık yerleşmiş ve en ufak sallantıda bir refleks gibi ortaya çıkan yabancı teknik direktör düşmanlığını artık aşmamız gerekiyor. Ligde farklı tercihlere, oyun planlarına, bakış açılarına sahip isimler de görmek istiyoruz. Bu bağlamda sezon başından beri tavırları, yaptıkları, metotları ile futbol ezberimizi bozan Jorge Jesus’un varlığı sevindirici. Birçok klişeyi çöpe atan Jesus, yorumcuları da hizaya getirmeye başladı. Futbol eğer ülkemizde iyiye doğru ilerleyecekse, bunun yolu oyununun doğru değerlendirilmesi ve yorumlanmasından geçiyor. Artık basma kalıp yorumlarla, maç izlemeden ahkam kesme modası bitti. Kaosu bilgiye tercih eden medya mensupları teker teker tarihin tozlu sayfalarına gömülecek. Araştıran, bilgiye ulaşan, sorgulayan neslin artık size ayıracak zamanı yok. Ya değişeceksiniz ya da yok olacaksınız. Bu kadar basit.

Yusus Kenan ÇALIK / Fotospor