Beşiktaş'ın genleriyle oynamanın sonucu yaşadığımız olaylar maalesef gerçek Beşiktaş'lıları üzüyor. Güncel olan enteresan geçeceği günler önce belli olan Divan Kurulu ve öncesi ve de Alanyaspor müsabakası sonrası gelişmeler maalesef hoş değil ve şanlı Kartal'a yakışmıyor.
Son 13 resmi maçın sadece 3 ünün kazanılıp bir beraberlik ve 9 mağlubiyet ile neticelenmesi alışılmış  ve uzun yıllardır yaşanmış bir durum olmaması hasebiyle siyah beyazlı takıma yakışmadı. Teknik konular üzerinde kalem oynatmayı sevmeyen bir yazar olarak söyleyeceğim karşı takımların teknik direktörlerinin de akıllı olduğunu kabul etmektir. Tecrübeli bir teknik direktör bırakın bir sezonu 2-3 müsabakayı aynı şablon ve taktikle oynarsa bu çok kolay çözülür ve bugün yaşadıklarımız meydana gelir. Oysa en azından Sergen Yalçın futbol temel yapısı eğitimini aldığı Serpil H. Tüzün liderliğinde ki Beşiktaş özkaynak düzeninde  bu uygulamaları maçlarda ki rakibe ve oyun içerisinde ki   taktiğine göre değişik teknik-taktik  varyasyonları uygulamalı olarak  içeriden veya kenardan izlemiş, yaşamıştır. Yönetim içerisinde futbol aklı olmadığı, tribün istemine cevap verme düşüncesi hocanın işi ciddiye almasını ne derece etkiler bu beni aşıp biraz psikologların ilgi alanına girer. Tribüne sevimli görünmek uğruna olaylara popülist yaklaşım cahilane bir anlayıştır, getirisi geçicidir.
Diğer taraftan son Divan toplantısında  idari- mali anlamda yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın habercisi gibi görünmektedir. Bu toplantıdan beklentiler oldukça fazlaydı.. Özellikle de 21 aydır süregelen bitmek bilmeyen geldi –geliyor masalı ile ilgilenenleri hipnotize etme düşüncesi devam edince acabalar da kafalarda soru işaretlerinin artmasına neden oluyor. Eski başkan Fikret Orman’ın toplantıya katılıp raporu sorgulaması ve Futbol A.Ş'de ibra edilmemesi ile ilgili “niçin zarar verenler hakkında dava açmıyorsunuz?” sorusu karşısında yönetim kurulu başkanı ve üyeleri kendilerini sorgulamadır. Divan toplantısı demişken bazı tespitlerimi aktarmak isterim. Öncelikle eski başkanın gelmesi 2 senedir haklarında yürütülen eleştirel anlayışa cevap anlamında geç kalmış doğru bir iştir. 50 senedir birkaç dernek,in üyesi , mesleğim nedeniyle pek çok genel kurul takip etmiş katılımcı olmuş birey olarak bu konuda kendimi donanımla görürüm. Ben olsaydım konuşmamı birinci sıradan değil Divan başkanlığının rızasıyla sona bıraktırır ,görüşmeleri takip eder finalinde de kürsüden hem güncel hem de geçmiş eleştirilere cevaplar verirdim. Her zaman ki gibi bu konunun akil insanlarının görüşünü almadan etrafında ki birkaç hep yanıltan kişilerin gösterdiği yoldan yürüdü.Bu da salonda kürsünün karşısında mevzilenmiş duyduklarıma göre kimi oğlunu yedek üye ile ortak yapıp Akatlar sosyal tesislerini kiralayıp  öğrendiğim kadarıyla da bedellerini ödemeyip ayrıca  futbolcu ve basketbolcu transferlerinde menajerlik yaptırarak gelir sağlayan.
Kimi göğsüne sahte gazi madalyası takıp belediyelerde iş kovalayan, kimi zamanında beklediği ilgiye görmeyen sözde Beşiktaş,lılar çok kötü görüntü verdiler ve de camiaya yakışmadılar.
Divan başkanına ayrı bir parantez açmak isterim. Önce eski yönetim kurulu üyesine salona misafir olarak da giremezsiniz deyip sonra dernek başkanının müdahalesi ile “buyurun gelebilirsiniz” demekle bütün otoritesini kaybetmiş ve Divan Kurulunun icra görevi olmayan ancak onore bir topluluk olma imajına gölge düşürmüştür ve yakışık almamıştır. Derhal kurul olarak istifa etmelidirler ki Beşiktaş’ın yıktıkları gurunu bir nebze tamir etsinler.   Zaten geçmişten
19 Haziran 1991'de rahmetli onursal başkanımız Seba ile ilgili sözleri ile ve de kurul üyesine kulüp tarihinde yaşanmamış  saldırı olayına sessiz kalması ile Beşiktaşlılık sicili arızalı olan Divan kurulu başkanının o makamı işgal etmemesi gerekir.
Gelecek yazımda Denetleme kurulunun görev anlayışı bilinciyle yapıp yapmadıkları ile  ilgili önemli belge ve bilgileri aktaracağımı da belirtmek isterim.