Cuma G.Saray, bir sonraki gün de F.Bahçe maçlarını gördükten sonra, gözümüz sahaya çıkacak kadrodan ziyade hakemlerde olacak... Böyle olmasını istemezdik ama durum böyle... Cenk'in sakatlığından ve Amir'in kartından sonra Maxim ve Gedson'u ilk 11'de görüyoruz diyoruz ve mikrofonu topçulara bırakıyoruz... Maça baskısız bir hava sahası altında başladı Beşiktaş. Tribünler boş, rakip sakindi... Bahar fırsatı sloganı ve promosyonuyla ürününü satışa çıkartan mağazaya hücum eden ahali gibi bir aksiyon bekledik Beşiktaş'tan...

Lakin dakika 11 oldu daha tık yok... Ömür'ü sahada gördükçe sormadan edemiyorum... Trabzon için aman aman bir iddiası olmayan şu maçta bir adam çatlak parmağıyla niye sahaya çıkar? Parmak risk edilecek maç mı şu maç, Trabzon için? Ayağa ve araya paslarla geçişlerdeydik ama mesele final toplarıydı. O bağlantı kesikti işte... Maxim'in sorumluluk, Ghezzal'ın gaz alması gerekiyordu bu dakikalarda... Redmond da biraz kımıldamalıydı. Aboubakar'a atılan bütün toplar, asit denizinde eriyen maden gibiydi. Kaybolup gidiyordu... Aynı heba olup giden ilk yarı gibi... İkinci yarı, Trabzonlu topçuların ikili mücadelelerde devamlı yüzlerini tutup kendilerini yere atmalarıyla başladı...

Hakem Saiss'a bedava sarı gösterdi ya ilk yarı, onu şey ettiriyorlar güya!!! İlk yarıya göre daha hareketliydik eyvallah ama ceza sahasında çoğalamamak gibi bir hastalığa yakalanmıştık. Trabzonlu oyuncuların, Beşiktaşlı oyuncuları kırmızı karta düşürme provokasyonlarını hayretle izliyorduk... Ha takım mı? Acayip yavaştı... Hızlanmamız gerekiyordu.

Muleka ve N'Koudou'yu oyuna aldı Şenol hoca... Yalnız bu arada Trabzon'un oyun taktiğini çözmüş olması gerekiyordu Şenol hocanın... Zira kalabalık ve baskıcı orta sahasına cevap veremiyorduk. Üstüne açık çek vermiş fabrika sahibi rahatlığında gel gel yapıyorduk rakibe... Gol atmak aklımıza geldiğinde iki pozisyon yakaladık. Onda da Uğurcan'ın kaprislerine denk geldik!!! Trabzonlu oyuncuların aşırı hırsı ve anormal hırslanmalarıyla, bizim bu anormal ortama ayak uyduramamız arasında sıkışan bir maçtı...

Alen MARKARYAN / Akşam