Beşiktaş bir hastane olsa, yoğun bakımında yatacak yer bulamazsınız.

Ortopediden, gribal hastalıklara ne ararsanız var. Hele "saplantıdan" dolayı hariciyeye katılanlar!

Durum sıkıntılı anlayacağınız.

Kadro kurmayı bırak, uçağa bindirecek adam bulamadığımız bu Altay maçında stoperde genç takımdan Serdar'a görev verilmiş.

Atiba da yanında abilik yapacak gibi. Şifo ile Sergen ile yan yana oynar mı gibi olacak ama Oğuzhan'la Salih?!

Bakalım, bakalım...


Sakatlıklar Altay'ın iştahını kabartmış olacak ki; düdükle beraber Çin pazarı gibi doluşmaya başladılar sahamıza.

Sahaya alışıp, psikolojik ürkekliği atmamız 15'inci dakikayı buldu.

Bulduk da orta sahadaki aşırı top kaybı, sinirleri gerdiği gibi adamlara da evin anahtarını vermiş gibi duruyordu.

Maçı konuşurken Pjanic de sakatlar kervanına katılıp, kulübeye geçti.

Maşallah! "Ne yapacağımızı şaşırdık" derler ya, aynı öyle eyvahlardayız.

Top yapamıyoruz, çıkamıyoruz, baskı yiyoruz ve baskıyı çözemiyor, karşı tarafa geçemiyoruz.

İlk yarının özeti bu.

İkinci yarı başlar başlamaz tabela yaptık.

Gölde su ararken, baraj bulduk resmen.

Güven bir geri pası yakaladığında takıma hem direnç hem moral gelmişti: 0-1.

O moralle Kenan'ın ayağından kaçan bir gol var ki...

Yazık, ayıp valla ya!

Vur artık diye televizyonun içine girdik be Kenan!

O top da döndü gol oldu zaten.

Şu defans adamlarının gereksiz topla oynamalarına tahammülüm yok.

Bu yoklukta bu hatalar ayıp kaçıyor biraz.

Sonra Ölü Ozanlar Derneği'ne bağladık.

Hele 25 metre top süremeyen arkadaşlarla biz ne yapacağız bilmiyorum.

Umut'la Can bir silkenelim diye oyuna girdiğinde U21 statüsüne dönüyorduk.

Topu karşı kaleye yıktığımız anlarda da gol yedik maalesef.

Bazı şeylerin izahı olmaz.

Şu anlığına yapacak bir şey de gözükmüyor.

Alen MARKARYAN / Akşam