Beşiktaş'ın dünkü Adana Demirspor maçına başlayan 11’i, aslında Antalya ikinci yarısında 3-0 galip gelen üstün oyunun devam filmi niteliğindeydi.

Zaman zaman öyle iyi pas trafikleri oldu, orta sahada öyle güzel pasajlar izledik ki, bu bir Şampiyonlar Ligi takımı dedik içimizden.

30’da Batshuayi’nin ön direkte dokunduğu topla biten pasaj mesela.

Yine Oğuzhan, Ghezzal ve Pjanic'in içinde olduğu bir başka güzel pasaj 52’de Rıdvan’ın golüyle bitti.

64’te Oğuzhan’ın volesiyle biten sekans da aynı oyuncuların benzer uyumu neticesinde doğan bir pozisyondu.

Zaten o uyumlu futbol, tabelayı da 3-0’a taşıdı.

Ancak aynen Antalya maçın da olduğu gibi Kenan’ların, Gökhan’ların sahada olduğu bölümde vitesi düşüyor bence Beşiktaş oyununun.

PALABIYIK'IN GARİP TAVIRLARI

Maçın, hatta belki sezonun en enteresan anlarından biri olan 44’üncü dakikadaki Josef golüne gelince...

Bence verilen nihai karar doğru, zira Deli ile Batshuayi arasındaki temas nizami.

Hatta Simon Deli’nin itişi daha belirgin.

Ancak top ağlara gittikten sonra hakem Ali Palabıyık’ın tavırları garip.

Olayın olduğu noktaya doğru geldi, ama o anda ne karar verdiğini anlayamadık.

Eğer faul verdiyse, VAR incelemesinin ardından protokol gereği onun da monitöre gidip inceleme yapması gerekiyordu.

Eğer gol kararı verdiyse zaten santrayı göstermeliydi.

Hiçbir karar vermeyerek iki dakika beklediyse o da oyunun ruhuna aykırı.

Zira hakemler maçı VAR yokmuşçasına yönetmeli.

Her bir pozisyonda önce kendi kararını vermeli.

YİRMİ TAKIMLI LİG

Beşiktaş, 22 günde 7 maçlık bir süreçte.

Bu 7 maça hayati iki Devler Ligi müsabakası da dahil.

Benzer bir fikstürle Fenerbahçe ve Galatasaray da karşı karşıya.

Üstelik bu üç İstanbul büyüğünün birçok futbolcusu, 2 Ekim’in ardından ikişer-üçer de Dünya Kupası eleme maçına çıkacaklar.

Korkunç bir tempo gerçekten.

Ülke olarak amacımız Avrupa ülkeler sıralamasında tekrar ilk 11’e yükselmek, Devler Ligi’ne direkt bilet almak.

En azından ilk 15’in içinde kalmak. Zira ilk 15’e tırmanamazsak Avrupa kupalarına artık 5 değil 4 takım göndereceğiz.

Her bir temsilcimiz de ikişer-üçer ön eleme turu oynayacaklar. İ

lk 15 için mücadele ettiğimiz ülkelerden Belçika’nın ligi 18, Sırbistan, Ukrayna, Rusya, İsveç, Norveç, Yunanistan ve Çekya’nın 16, Güney Kıbrıs’ın 12, Hırvatistan ve İsviçre’nin ligleri 10 takımlı.

RAKİPLER DİNLENİYOR

Yani büyük çoğunluğu bizden 8 maç günü eksik oynuyorlar.

Doğal olarak da bu hafta içinde futbolcularını dinlendiriyorlar.

Evet biz nüfus ve yüzölçüm olarak burada bahsettiğimiz ülkelerin birçoğundan büyüğüz (Hepsinden değil).

Ancak oyun ve oyuncu kalitesi, Avrupa ülkeler sıralamasındaki yerimiz gibi faktörler göz önüne alındığında bizim standardımızda bir ülkenin 16 takımlı bir lige sahip olması ideal görünüyor.

Aynen Rusya gibi.

Ukrayna veya Yunanistan gibi.

Üstelik tek hedefimiz kulüplerle ilgili değil.

Milli takımımızın da güçlü bir Dünya Kupası hedefi var.

Ama ligi 20 takımla oynatarak çok zorlaştırıyoruz iyi futbolcularımızın işini.

Çok fazla yoruyor ve sıkıyoruz oyuncuları.

Bunun bir optimum düzeyini bulmak gerek sanki.

19 KİŞİLİK KADRO

Beşiktaş ligde son iki maça 19’ar kişilik kadrolarla çıktı, yani hakkı olan iki pozisyonu kullanmadı.

Altı tane sakat oyuncu var, farkındayım.

Ancak böyle durumlarda insan şunu düşünmeden edemiyor: Acaba altyapıdan iki futbolcuyla neden bu 21 kişilik esame listesi tamamlanmıyor?

UEFA’ya bildirilen Emre Bilgin, Egemen Tutar, Emirhan Delibaş gibi isimlerden herhangi ikisi acaba yazılamaz mıydı?

SERDAR SAATÇİ'YE NE OLDU?

Serdar Saatçi, 2003 doğumlu 1,90’lık stoper.

Ümit milli takımımızın da formasını giyiyor.

Sergen Yalçın onu geçen sezon daha 17 yaşındayken müsabaka kadrolarına alıyordu.

Ancak enteresandır, Beşiktaş son iki lig müsabakasına 19’ar kişilik kadrolarla çıkmasına, yani esame listesinde yer olmasına rağmen Serdar ortalıkta yok.

Acaba Sergen Yalçın neden artık Serdar’ı kadroya almıyor?

Serdar’ı artık yetersiz buluyor?

Çok merak ediyorum doğrusu.

Uğur MELEKE / Hürriyet