Gecenin bir saatinde oynayacağımız Lizbon maçına çıkmadan, Dönüşte bir gün bile dinlenmeden çıkacağımız Trabzon maçını düşündüren federasyon utansın.

Profesyonellik bu deyip kendimizi mi avutalım, duymazdan, görmezden mi gelelim?

Neyse, en önemli maç, ilk oynayacağımız maçtır deyip 'Bu Lizbon'u adam gibi oynarsak rahat yeneriz' şekliyle sahaya dönelim.

Sabırlı oynamayıp, 6-7 kişiyle önde basmaya çalıştığımız anlarda arkada bıraktığımız boşluklar başımıza bayağıdır musallat oluyordu ya bu maçta ayyuka çıktı.

İlk 10 dakikada iki kere direkten döndük! İleride çok kişiyle basınca, orta sahada kalabalık oluruz diye düşünüyoruz ama ne hikmetse topun hep onlarda kalmasına anlam veremiyorduk.

Bu büyük sıkıntıydı işte. 20'den sonra disiplinli bir takım görüntüsünde öne çıkıp iyi işler yapıyoruz derken, Rıdvan'ın anlamsız bir penaltısıyla geriye düştük.

Halbuki tam ritmi yakalamış, Lizbon kalesinde bayağı bayağı görünmeye başlamıştık.

İşte buralarda eline sazı alacak adam eksikliğini dolu dolu yaşadık.

Sahi biz o kadar adamı Şampiyonlar Ligi için transfer etmemiş miydik!

Niye yoklar? Nerede onlar?

Sakat falan anlamam ben. O zaman niye sakatlar?

İlk yarı bitmeden farkın 3'e çıkmasını kim nasıl açıklar!

'Zaten bizim için bir önem teşkil etmiyordu mu' deriz, 'Trabzon maçı var, şimdi susalım' diye mi söyleniriz bilmiyorum.

Ama durum ciddi sıkıntılı.

Zira halının altı doldu.

Alen MARKARYAN / Akşam