“Yirmi yedi yaşımda ilk defa majörümü kazandığımda, IMG’deki temsilcim bana, bu noktadan itibaren artık temiz bir hayat yaşamam gerektiğini söylemişti. İmajını zedeleyecek, aptalca bir şey yapma, doğru şeyleri söyle, gülümse, düzgün golf oynamaya devam et, o zaman hiçbir şey olmaz, dedi. Bununla birlikte hızlı para kazanmak için daha küçük şirketlerle yirmi beş anlaşma yapmak yerine, prestij sahibi ve güvenilir dört-beş şirketin elçisi olmayı hedeflemem gerektiğini de söyledi; bu yaklaşımın bilgeliği anında aklımda yer etmişti. En iyi araba, en iyi saat ya da en iyi giyim şirketiyle ilişkilendirilmeyi tercih ederdim. Pek çok ürün çeşidi temsil ederseniz kitlenin kafası karışır ve vermek istediğiniz mesaj bulanıklaşır. Bu iki tavsiye birbirini destekliyor çünkü en iyi ya da en prestijli şirketler yalnızca en iyi sporcularla ilişkilendirilmek istiyor – hem saha içinde hem de saha dışında. Son atışınızdan ya da bir iş toplantısının üzerinden uzun süre geçtiğinde insanların aklında profesyonel yaklaşımınız kalıyor”

Bernhard Langer

Harvard’ın Ötesinde

Mark H. McCormnack’in Dünyasından

Yepyeni Sokak Zekâlılar

Türk futbolunda yabancı oyuncu devri, 1951 yılında İstanbul’un Adalet takımına transfer olan Arjantinli Oscar Garo ile başlamıştır. Uzaktan attığı gollerle Türk futbolseverlerin gönlünde taht kurmuş olan Arjantinli ülkemizde ilk profesyonel yabancı futbolcu olarak tarihe adını yazdırmıştır.

1959 yılında ve o zaman takımlarda sadece 1 yabancı oyuncu izni günümüzde inişli, çıkışlı ama bol rakamlarla dalgalı bir seyir göstermektedir.

1959 yılında 1

1966 yılında 2

1989 yılında 3

1996 yılında 4

1999 yılında 5

2000 yılında 5+1

2001 yılında 5+1+2….

2022-2023 sezonuna geldiğimizde Sahada 8 + Maç kadrosunda 14, takım kadrosunda 21

Tabi bu arada bu sayıları bir delmekle bir şey olmaz mantığıyla hareket etmeyi seven Türk Futbol Yöneticileri yabancı futbolcuları Türk statüsüne geçirmekle kendi sığ sularında derin dalışlar yaptıklarını zannettiler.

Mirsad Güneş (Mirsad Kovacevic)

Dündar Siz (Didier Six)

İlyas Datça (İlie Datcu)

Cevat Prekazi (Xhevat Prekazi)

Muhammed Yavuz (Jay Jay Okocha)

Deniz Uygar (Uche Okechukwu)

Metin Mert (Detlef Müller)

Kaan Dobra (Roman Dobrowski)

Faruk Gürsoy (Richard Kingston)

Mert Meriç (Mirko Mirkoviç)

Mertol Karatay (Joao Batista)

Elvir Baliç (Elvier Baljiç)

Muhammed Doğan (Fernand Coulibaly)

Mehmet Aurelio (Marco Aurelio) kendisi aynı zamanda ay-yıldızlı formayı da giymiştir.

Türk futboluna şöyle bir baktığımızda özellikle yabancı transfer konusunda hep dertli ve sıkıntılı, kısır döngü içinde kalmışlığını görürüz.

Bugünlere geldiğimizde ise artık futbolcuların özellikle yabancı futbolcuların “Türkleştirilmesi” sıkıntısını üzerimizden atmış görünüyoruz çünkü endüstriyel futbol içinde “Para” gerçeğinde kulüplerin içine yuvalanmış haşeratların çoğalmasıyla birlikte olaylar kulüplerin borç hanesinin büyümesi ve artık işin içinden çıkılmaz bir hâle doğru gitmesiyle “futbolun seyir defterine” yeni yazılan parasal hikâyeler ilgi çekmeye başlamıştır.

Bu durum karşısında “Parayı zaptetmek deliyi zaptetmekten zor” hâle gelmiştir.

Aslında kulüplerin içindeki bu haşeratların bir suçu yok çünkü kulüp yönetimlerinin basiretsizliği, iş bilmezliği, aymazlıkları, başkan ne derse o olur bende yanında yancı yönetici olsam ufaktan bi’şeklimiz olur mantığıyla var olanların suçudur.

Haşerattan kurtulmak için önce bu arkadaşlardan kurtulmalı tabi bunuda ancak sağlam kongre yapıları, yenilenmiş tüzükler, sorumluluk sahiplerinin çoğalmasıyla mümkündür.

Sıkıntının adı Weghorst, Aboubakar ya da başka “x” futbolcu ismi veya bunları yönlendiren menajerler değil bunlara kucak açan, sorumluluk sahibi olmamış, yönettikleri kulüplere karşı herhangi bir aidiyet duygusu yaşamayanlardır ki bu aidiyet duygusu yaşamayanların ortay çıkardığı zihniyet ile taraftar profilide değişmiş bugünkü duruma gelmiştir.

İşte takke, işte külah koyun masaya düşünün…

Beşiktaş özellikle Şenol Güneş’in tekrar teknik direktör olmasıyla birlikte transfer için adı geçenlere bir bakar mısınız her taraf defolu, nereden tutsan elinde kalır anlayış.

Dün binbir kulp takıp gönderdiğin Aboubakar’ı tekrar almak derdindesin, Batshuayi ile geçen çöpe atılmış zaman dilimini ve kahır dolu günlere “yaşandı bitti saygısızca mı” demeli?

Sana hakaret eden Ozan Tufan peşinde koşmak nedir?

Şenol Güneş her defasında cebinde unuttuğu parayı, uzun zaman sonra tekrar bulan adam hüviyetinde. Düne kadar Masuaku için yaşadıklarını bu seferde elinde Muleka gibi biri var iken yaşayacak gibi…

Beşiktaş’ın forvet problemini cebinden para çıkmadan hatta Weghorst’tan gelecek parayı kasaya koyarak Cenk, Muleka ikilisiyle çözebilirsin.

Transfer enerjini orta saha, stoper için harca, inanın Beşiktaş’a daha faydalı olursunuz.

Beşiktaş şampiyonluk yarışında varım dediği anda o yarışı Aboubakar veya Aboubakar’sız da yaparsın…

Kaynak: Fotospor