Beklentim tabi ki farklı geçmesiydi takımın Antalya maçını. Hafta içi kupa maçında Kayseri karşısında seyrettiğim Antalya’nın Beşiktaş’a hiçbir zorluk çıkartmayacağı düşüncesindeydim. Asıl hayalim ise 2,5 sene önce bu deplasmanda başlayan o rüya gibi dönemin hafif büyüsü kaybolmaya yüz tutmuş iken yine bir Akdeniz akşamında tazeleneceği romantizmi idi. Oldu mu? Hem de hiç olmadı. Bir kere Beşiktaş karşısında rakiplerin en önemli silahı önde basmak, alan daraltmak ya da hızlı çıkmak falan değil. Bildiğin kafa göz kıra kıra Siyah Beyazlı oyuncuları sindirmek ya da sinirlendirmek üzerine kurulmuş oyun düzenleri ile karşı karşıyayız. Antalya’da aynı sistem ile başladı oyuna ve de çok başarılı oldu. Oğuzhan ve Talisca gibi yumuşak ayaklar içine kapanırken Q7 de hafif hafif kıllanma ibareleri vardı ilk 30 dakikada. Neyse ki biraz kendine gelen takım Babel’in şahsi gayreti Medel’in temiz oyunu ile toparladı 30-45 arasında. Hep yazıyorum hep de yazacağım, Talisca’lı oyuncu kadrosu ile benim istediğim, sevdiğim, paslı, rakibi kapatan, yer misin yemez misin oynanan oyunu kurmak mümkün değil. Bu oyunu oynaman için tabi ki takımın tamamının ama bilhassa orta üçlünün kompakt kalıp beraber birbirine yakın, hızlı top çevirip boş alanları bulmayı hedeflemesi gerekiyor. Topun takımda kalış süresi uzamalı, topu koşturarak rakibi yormalı olmak zorunda ilk hedef. Ama bugün itibari ile ben de pes ediyorum ve “abi ne yapalım adam sahada dursa da tabela yapıyor” diyen Talisca’cı arkadaşlara hak vermeye başlıyorum. Bu psikolijimin ilk sebebi Şenol hocanın bu oyunu hedeflemediğine olan inancım ikincisi ise futbol takımı oyuncularının içindeki rakibi ısırma iştahlarının kalmamasıdır. Tabi ki hoca kendi takımını hepimizden iyi tanıyor ve ne yapıp ne yapamayacağını biliyor. Ben hocayı Talisca konusunda kolaycılık ile suçlarken belki de doğru kelime gerçekçilik olmalıymış. Sosa’nın gidişi ile zaten yukarıda bahsettiğim oyunu oynayamayacağını düşünen sayın hocamız bari topu bir şekilde ceza alanı tarafına atayım ya santrafor yada replikası Talisca ile golü bulurum taktiğini kafasına kazımış durumda. Ama herkes hazır olsun, tabi ki bu tip bir oyuncu verim verecektir bu maçta olduğu gibi ama maçların kalan bölümleri çok da dikensiz gül bahçeleri gibi geçmeyecektir. Hiçbir özelliği olmayan Antalya’nın bile maçın son yarım saatinde maçın hakimi olması geleceğin bir işareti idi sanki. Evet geçen sene de bunu oynuyorduk ve şampiyonluk geldi ama unutmayalım ki daha tabelacı bir Cenk ve arkaya koşu atan ele avuca sığmayan Aboubakar vardı kadroda. Üstelik bu sene karşımızda sadece tecrübesiz Başakşehir değil diğerleri de var. Özetle bu maç itibari ile bundan sonraki dönem için düşüncem bindik bir alamete inşallah gideriz başarıya şeklindedir.

Maçın kişisel performansları ile bir iki kelam edersek de ben Quaresma’yı çok beğendim. Pas yaptı, ceza alanına girip şut attı ve nihayetinde pas tadında bir kesme ile golü yaptırdı. Bir iki top kaptırsa da serseri topları alıp, oyuna sokma konusunda da geçmişe göre çok daha iyi idi. Medel de Babel ile birlikte pozitif not alanlardandı. Vida hakkında yorum yapmanın yeri ve zamanı olmadığını düşünürken Negredo’ya ne zaman sorusunu çok sormak istiyorum. Sonradan oyuna girenlerden Gökhan’nın doğru zamanlama ile top kapmaları Antalya’nın istediği bunalımı yaratmasına engel oldu. Lens de takımın bir parçası olduğunu özellikle savunmaya verdiği katkı ile gösterdi. Atiba ve Oğuzhan ikilisinin son derece etkisiz ve katkısız olduğunu düşünüyorum. Buraya dikkat çünkü bu ikili pozisyonun önemi çok ama çok fazla. Kimler oynayacak ise birbirlerine iyi bakmalı ve orta saha da üçlü değil ikili oynadıklarının farkına varmaları gerekmekte. Beşiktaş futbol takımına bu oyun düzeninde başarılı gelecek ise Talisca kadar arkasında oynayanların özverisi ile olacaktır bu iş.

Son olarak, maçın kişiliksiz performansında ise hakem kahyayı bir numaraya koyuyorum. Buz gibi golü vermeyip onu Antalya’nın penaltısını es geçerek kapatması kendisine çok yakıştı. Tebrik eder performansının artarak gitmesini dilerim.

Herkese keyifli ikinci yarılar…