Bir nevi askerlik, şafak sayıyorlar. Amaçları yok, oynadık mı oynadık. Bedelli askerlik ama bedeli onlar değil başkaları ödüyor. Bu delikanlılar alan tarafta. Bu tablo 2. Şampiyonluk alındıktan beridir böyle. Bir şeyler eksik. 'Maaşlarını zamanında almıyorlar' desem Başak dışında ülkede tıkır tıkır vereni bulmak zor. 'Hocalarını sevmiyorlar' desem Şenol hocayı taktik olarak eleştirebiliriz ama insanlık açısından asla. Ne var bu takımın içinde bilmek bizim gibi dışardan bakanlar için oldukça zor. Tabi sadece oyuncular değil enerjisi eksik olan. Şenol hoca da maşallah talebeleri kadar durgun. Saldım çayıra mevlam kayıra havasında. Başkan ile aşıklar gibi basın üstünden atışıyor. Takım üzerinde de herhangi bir ateşleyici etkisi olmadığı çok açık. Yönetim ise çok başka yerlerde. Come to Beşiktaş eğlenceleri, gülmeceleri başladığından beri teknik heyet ve oyuncu kadrosunun uzağında kendi halinde takılan bir grup insan izlenimi veriyorlar. Transfer sihirbazlarından tutun da altyapı profesörlerinden ya da inşaat uzmanlarından geçilmiyor yönetim kurulu baştan aşağı. Serkan Reçber diye işten anlayan birini getirdiler, adam 'Gördüklerimi, yaşadıklarımı anlatamam' deyip sırra kadem bastı. Bir gariplikler dünyasıdır dönüyor kulüp içerisinde. Başkandaki ruhsal ve durumsal değişiklikler ortada. 5 sene önceki halinden eser yok şimdi. Güç patlaması böyle bir şey sanırım. Herhalde kendi kendine 'Kimse elini taşının altına sokmaz iken biz girdik yanan evin içine' diyor olsa gerek. Bir kaç ay sonra seçim olacak iken sadece 3-4 kişiden kurtulma amaçlı seçim bile yapabiliyor. Hem de kendisine tek ciddi rakip olmuş adayı da ikinci başkan yaparak. Velhasılkelam Beşiktaş’ın fabrika ayarlarından çok uzakta olduğu gerçeği herkesin malumu. Taraftar eli kolu bağlı üstüne düşeni fazlası ile yapmaya çalışmakta. Kombinesini rekor sayıda, formasını keza öyle alarak kulube tam desteği sürdürmeye çalışıyor. Ama o insanlara bu kulüp 2 senelik stadında patates tarlasında maç seyrettiyor. Bu böyle gitmez. Bu camiaya acil bir şok gerekiyor. Ha yok 'Normaldir, ne varmış durumumuzda?' derler ve bunlar kulübün önemli yerlerindekiler olur ise Mayıs’tan sonra kombine alırlar ancak o stada girmek için benden söylemesi.

Deyip bu ortamdaki kulubün Cumartesi günü oynadığı topa ufak bir göz atalım. Ufak diyorum çünkü oynanan top mop değil. Medel çok iyi çok basıyor ve sahanın her yerinde onu görüp alkışlıyor taraftar, kabul. Fakaat bu çok büyük bir tehlike bir futbol takımı için. Eğer sadece 'Bir ya da (Hadi Pepe'yi de koyalım) iki kişi acayip oynuyor, varını yoğunu ortaya koyuyor' diyorsak yandı gülüm keten helva. 'Takımın gerisi dökülüyor, sadece az insan çalışıyor'un pembe gözlük takılmış halidir bu yaşanan. Bir kere takımın santraforu yok. Topu alsın indirsin, sağa sola servis yapsın, arkaya koşu atsın, kaleci ile karşı karşıya kalsın ya da gelişi güzel şişirilen toplara rakip savunmalardan önce kafa vursun. Hadi hepsini geçtim, gol atsın. Senin sezon başından beri attığın gollerin yarısını emeklilik çağındaki stoperin atıyor ise neyi anlatalım teknik olarak? Takımda eskiden yapılan şok presleri ara ki bulasın. Top kazanamıyor ki tek de çabuk çıkıp gol bulsun. Arkada pişir, rakibi yerleştir, iki ters top at,kanatlara iple bağlı olan açıklarına, onlar da kessin rakip stoperler vursun. Var mı başka bir şey göreniniz? Oyun anlayışının acilen değişmesi gerekmekte. İki sene öncesine kadar modern çağın futbolunu oynayan Beşiktaş’tan orta kafaya evrilen bir Beşiktaş’a. Olmaz olmamalı. Bu takımın bir an önce dinamizme koşmaya, basmaya, çabuk çabuk oynamaya yani HIZA ihtiyacı var. Bence müthiş de bir 10 numara bulundu. Belli ki araya çok bırakacak. Şenol hocam, önümüzde Kadıköy deplasmanı var. Her ne kadar santrafor özelliklerini yeterli bulmasam da ön tarafın merkezine Babel ile başlayıp sağına soluna Töre ve Lens’i yerleştirsen keşke. Yapar mısın? Tabi ki yapmayacaksın.

Buraya da neyse deyip ülke gerçeklerine değinerek bitirelim yazıyı. Zaten yukarısı iç sorunlar. Beşiktaşlı Beşiktaşlıyla konuşur, dertleşir. Ama öbür tarafta yani ülke futbolunda haksızlık, hadsizlik son hız devam. Aslında her şey çok açık. Hep söylerim yine altını çizeyim. Beşiktaş futbol takımı rakiplerinden fersah fersah üstün olmaz ise şampiyon olamaaz. Hadi eskiden de bu böyle idi ama işi iyice kibar tabiri ile dalgaya döktüler. Sinek ikili muamelesini abarttılar. Bakın Galatasaray'ın imparatoru nasıl da güzel konuşuyor, eziyor aklınca Beşiktaş’ın hocasını. Bilmiyor mu geçen seneki Şenol hocanın maç erteleme konusundaki ifadelerini? Tabii ki biliyor ve 'Ben herkes ile konuşurum ve futbolu idare ederim, benim adım Fatih Terim. Sen kimsin?' mesajı verebiliyor umarsızca. Tıpkı geçen sene hocanın başını yarıp maçı kaldığı yerden başlatanlar gibi. Bunları gören hakem bozuntularının nasıl davranmalarını bekliyorsunuz ki? Beyfendinin biri Bursa’da zahmet edip VAH’ a bakmaya gitmiyor. 'Her şeyi ben görürüm, VAH kim ulan?' diyebiliyor. Antalya’dan uyduruk bir kural ile gol yerken rakibininkiler es geçiliyor. Yeni yetme olan çıkıp, bırakın haftaya olacak derbi öncesini seni sahanda 10 kişi bırakıp o maçı bile kaybettirmeyi deneyebiliyor. Bütün bu soytarılıklar olurken sen kulüp olarak ne diyorsun? 'Müsade ederlerse...' Etmezler abicim etmezler.