Serdar Bilgili ile başlayan süreç, Beşiktaş için çok hayırlı olmadı açıkçası. Evet! Süleyman Seba gitmiş, Ahmet Dursun, durmuş sonra Survivor’a gitmişti ama Beşiktaş için iş çoktan bitmişti.

Serdar Bilgil ile başlayan adına “Değişim” denilen süreçte, Beşiktaş adına değişen şeyler yeniliklerden çok, önce Beşiktaş’ın manevi değerleri sonrada kasasındaki borç oldu.

Kasadaki borç arttıkça ve yönetimler bu borçların artışı, artış nedenlerinin artık yüksek sesle konuşulması sonrasında hep bir “bahane” bularak yönetimlerden uzaklaştılar. Eh ne de olsa  “hesap soran” da yok. 

Yıldırım Demirören döneminde ise borçlar tavan yapmaya başlayınca, camia içindeki rahatsızlık fazlalaştı. Bir kısım Genel Kurul Üyeleri Beşiktaş’ın Mali ve İdari anlamda gidişatından haklı olarak yönetimleri sorumlu tutuyor ve bu yapılanların hesabının sorulması gerekliliğine inanıyorlardı.

Yıldırım Demirören sonrasında Fikret Orman dönemi tüm camianın beklediği bir ses “hesap sorulacak” ile başladı.

Fakat ortada hesap soran kişi veya kişiler yoktu,  sekiz senelik dönem gelip geçti. Beşiktaş’ın borcu yükseldikçe, yükseldi kulüp fiilen iflas durumuna geldi. Hesap sorulması beklenen Fikret Orman, ucuz bahane bulup  Beşiktaş’ı bırakıp  gitti. Ardından ise sessizliğe büründü, gelip konuşması gereken yer Divan Kurulu olması gerekirken ki (orada da konuşacağım demişti ama tıpkı Demirören’i ibra etmeyeceğim diyerek kongrede tam tersini yaptığı gibi, bu seferde sözünde durmadı).

Fikret Orman bu hareketiyle yeni bir anlayışı başlattı. Aile içinde konuşulması gereken şeyleri ulu orta söyleyip, karşı tarafı suçlayarak sonrasında yangın yerine döndürdüğü ortamı seyretmek alışkanlığı. Fikret Orman’ın ardından yönetim zamanındaki tüm işlerde ortak hareket ettiği Şafak Mahmutyazıcıoğlu’da aynı yöntemi izleyip, sosyal medya üzerinden yeni yönetim içindeki mevcut başkan ve yönetimdeki bazı isimlere karşı iddialarda bulundu. Şafak beyin bu çıkışından önce Divan Toplantısında, kendisine yönelik ağır suçlamalarda bulunulan  Levent Çifter’in yeni yönetimin yüzüne karşı hesaplaşıp, başkan tarafından da onaylanması olayların tuzu biberi idi.

Mevcut yönetimde hesap sorulması için olumlu yüzünü gösterdi ama o kadar gerisi yok. Gerisi haklarındaki tüm iddialara karşılık susmak ve bu arada suçlu dedikleri insanları işten çıkarmak ama sonra çıkardıkları insanların yüzlerine karşı hesaplaşmasında ise sessiz kalmak.

Bu hesap sorma işinden bugüne kadar anladığımız gerçek suçlulara hesap sormak yerine  kulüpte çalıştırdıkları insanları işten çıkarma adına “hesap sormak” anlayışı var.

Demek Beşiktaş’ı bugünlere getiren gerçek suçlular kulüpte çalışanlarmış…